Rüzgarı kısmadım. Vapur dilediğince nefes alabilir artık.
Gölgemden ne bekledim de güneşe böyle minnet duydum, orası meçhul. Ama bu, zamanı bir çalar saate sorduğum anki yersizliğime yerinde bir kanıt değil mi? Ben şimdi bir takvim yaprağından bağımsız olarak hiçbir güne inanamıyorsam, yarından neler bekleyebilirim? İşte yine aynı hatayı yapıyorum: birtakım soyut düşünceyi somuta indirgemeye çalışıyorum. Pek acı bir hata bu şüphesiz.
Rüzgarı kısmadım. Martı, vapura suni teneffüs yapmak zorunda değil artık. Belki çayım soğur, ama olsun. Yenisini söyleyebilecek kadar param var bu kez. Rüzgarı kısmanın bedelini, bir vapuru nefessiz bırakıp öldürerek ödemekten yeğdir.
Şahsımı "us dağınıklığına dair nitelikli bir örnek" olarak yine şahsıma arz ediyorum. Hayatımda da konu bütünlüğünü pek sağlayamamışımdır zaten. Hem çalar saatlere inanmıyorum. Aynı şekilde duvar saatleri ve kol saatlerine de. Takvim yapraklarını reddediyorum. Ve ısrarla söylüyorum: her "gün" adını verdiğim zaman dilimi, zamanın içinde özerk olmakla birlikte, birbirleriyle gayet ilişki içerisinde.
Rüzgarı sonuna kadar açık bıraktım ki, kendi atlasında eşsiz bir nefes arayan vapura geri ödemesiz bir iyiliktir bu. İşte ben hep aynı şeyi yapıyorum: olur olmaz denizi yaran vapurlara olur olmaz iyilikler yapıyorum. Denizin ırzına bir de ben geçiyorum. İstanbul'a geldim geleli martılarla aram pek iyi değil bu yüzden.
Radyoda istemsiz bir şarkı çalıyor: "Söz verdim yarına güzel olacak." Çayımdan istemsiz bir yudum alıyorum ve sigaramdan çelişkili bir duman. "Siktir lan ordan" yazıyorum kağıda. Sistemli bir küfür değil. Ağızdan istemsiz çıktığı belli. "Belli" yazıyorum bu kez. Belli ki us savrukluğu. "Siktir git başkasına anlat bu palavrayı" yazarak tamamlıyorum. Siktir git başkasına anlat bu palavrayı.
Rüzgarı kısmadığım gibi düzenli aralıklarla derin of'lar çekerek onu desteklediğimi belirtiyorum. Seviniyor bu işe ve daha bir heybetli geliyor sonraki esinti. Ağzımdan kaçırdığım son of da anlayışsız bir martıya denk geliyor. Sendelemesine sebep oluyor biraz. Oysa biliyorum, her of benden çıkıp yine bana giriyor. Bu da bana rüzgarın hınzırca bir şakası olmalı.
Ve bunu da ısrarla söylüyorum: cinayeti çözmek için ceset gibi düşünmek gerek.