23 Şubat 2016 Salı

EL SALLARKEN DİKTİĞİM ANIT

kendi kabuğundan kalkmış çok kullanışlı bir yara
nereye çeksem işte benden önce giderken oraya:
ah o anda orda olamamak
ve yolları zorlu gösteren durağanlıkla
soframa şarap diye konulan bağcılardan
hınçla içtiklerim kimlerdi

yer tarafından çekilmekle gök tarafından
itilmek aynıdır dedim gidilemeyecek bir yerdeki
dostun ölümünü seyrederken
sonra sesimin o kırılgan kısmı zamanda
bakmadığım o yerlerden aldı gözlerini
günden geceye giderkenki ısrarıyla tabiatın
bir ıslığı büyütüp yataklar boyu
kulağıma şarkı diye getirenler
kimlerdi

kimlerdi
öyle uzardı ki boyunları şimdi bir ağaç
öyle uzardı ki ormanları derken yangın hepsi
gölgelerde yanmadan önce bir çeşit beyazlıkken
dişimden buldum onları tutup dil bilgimden
türkçeye yakın bir renkte tanıdım ellerini

öyle kimlerdi ki işte üşüyorlar
üşüyorlar çünkü kulakları sızlıyor
başına yetişemedikleri dünya nihayetinde
onları sonuyla korkutuyor ve sızlıyor
yüzlere fırlattıkları cümle küfür
küfrediyorlar çünkü ellerinde başka taş
kalmadı

kim olduklarından mıdır uzak dal uçlarından
dünyaya itildiler tartışılmaz bir yasayla:
yer tarafından çekilmekle gök tarafından
itilmek aynıdır gidilemeyecek bir yerdeki
dostlar ölürken sırayla
ama büyük ağaçları kesmek için büyük makineler
düşünenler kimlerdi

öyle serin zamanlardan geçtiler dinmez ıslıklarla
öyle büyürdü ki kulaklarım şimdi bir şarkı hepsi

ey zamanın serini! sarardığın her yerde
yaprak dersen bil ki dökülürsün
çünkü güz gelecektir hazırla gözlerini

Akatalpa/şubat2016-sayı:194