14 Temmuz 2015 Salı

YARAYA SARILAN ÜÇLÜ

I. oluntu 

sen belki yakıştığın yerlerden geliyorsundur
insanların hala ay izlerine inandığı -gündüzleri de-
bir mevsimin ilk günü gibi ağacın toprağa yakıştığı
yangını tanımadan da üşümek bilmeyen bir iklimden belki
ya da yalnızca bilinmez bir yerlerden geliyorsun 
diye bende böylesi bir gitmek sevgisi
sonra ellerimi ceplerime çok yakıştırıyorum

ve dahası bu eller bu ceplerde durduğu gibi durmuyor
getirip göğsüne saklıyorum yılan icat ediliyor
yılan icat ediliyor mertlik bozuluyor ve dahası
bu eller bu ceplerde durduğu gibi durmuyor

tarihe çarpık bir not olarak düşülünce yakıştığın yerler
oralarda boşluğu tararkenki saçlarından süzülüp de
geçerken her kıyını mümkün kılıyorum defterimde
daha şimdi bir dağ gibi ölmemeye inanırken
bazen dağlarda ve denizlerde olmuyorum

belki sahiden bilinmez bir yerlerden geliyorsun 
diye bende böylesi bir gitmek sevgisi
sonra ayaklarımı yollara çok yakıştırıyorum


II. buluntu

belli ki acemi karanlığa takılmıştır bugün
gözleri eski bir kıyımı anmış gibi
mesela hançer kadar bilir bir kalbin nerede olduğunu
tanrı manzaralı bir gök görmüş kadar bilir göz nedir
boğazımda köprü değilse sahi göz nedir?

göz denir kıyıya özlem mi yoksa köpürmesi mi tarihin
çok kanlı bir göze gelip sulara gidiyorum affedin
gövdemdeki biçimsiz yaradan dikiyorum kıyafetimi
ve kadınlarıma bol yeşilli dumanlar bırakıyorum

belli ki solgun gülüşünü sonraki çağa ertelemiş: 
ben zamandan bu kez de gülerek gideceğim
ve evet! zamandan bir kez de güllerimle
-galiba gül olmanın bedeli kanayarak ödenirmiş-

sokak ışıklarının sönüşünden ölüm devşirirken 
elbette öğretecekti bana neden kalem tutulur
belli ki unutulur dünyada yazılmamış tüm ölüler
ve dünya bir göz uğruna unutulur

göz nedir sabahları sigara mı yoksa şarabı mı gecenin
çok ölümlü bir gözden düşüp kendime geliyorum affedin


III. avuntu

olsak olsak bir kuş taklidi oluruz
bir dağa benzemek için ölmemeye yeminli
sesini yükseklere saklamak adına pervane
ama şimdi, güzelim
bu kuşların bu dağlarda işi ne?

zaten bela tam vaktinde iniyordur dağlara ve taşraya
ellerimizde taştan yağmurlara hazırlık için
çok gerekli kahkahalar bulunmuyorken
hem ellerimizde erik duaları bile bulunmuyorken hala
uçmak bir yerde tüyden bir incinmedir
uçmak bir yerde arşa düşmektir duyuyorum
aklım havada kalıyor kanatlarını tekrar etmekten 
astronomi öğrenememiş bir ufak kuş sürüsünden
zaten ya mayısı beklerken böylesi sıkılır bilge ceylan'lar
ya da gitmek gereksiniminden

olsak olsak bir avuntudan arta kalan
uçmak diye göğü kaçıran
vasat bir kuş taklidi


YM Dergi/ Haziran- Temmuz 2015/ Sayı: 13