I. oluntu sen belki yakıştığın yerlerden geliyorsundur insanların hala ay izlerine inandığı -gündüzleri de- bir mevsimin ilk günü gibi ağacın toprağa yakıştığı yangını tanımadan da üşümek bilmeyen bir iklimden belki ya da yalnızca bilinmez bir yerlerden geliyorsun diye bende böylesi bir gitmek sevgisi sonra ellerimi ceplerime çok yakıştırıyorum ve dahası bu eller bu ceplerde durduğu gibi durmuyor getirip göğsüne saklıyorum yılan icat ediliyor yılan icat ediliyor mertlik bozuluyor ve dahası bu eller bu ceplerde durduğu gibi durmuyor tarihe çarpık bir not olarak düşülünce yakıştığın yerler oralarda boşluğu tararkenki saçlarından süzülüp de geçerken her kıyını mümkün kılıyorum defterimde daha şimdi bir dağ gibi ölmemeye inanırken bazen dağlarda ve denizlerde olmuyorum belki sahiden bilinmez bir yerlerden geliyorsun diye bende böylesi bir gitmek sevgisi sonra ayaklarımı yollara çok yakıştırıyorum II. buluntu belli ki acemi karanlığa takılmıştır bugün gözleri eski bir kıyımı anmış gibi mesela hançer kadar bilir bir kalbin nerede olduğunu tanrı manzaralı bir gök görmüş kadar bilir göz nedir boğazımda köprü değilse sahi göz nedir? göz denir kıyıya özlem mi yoksa köpürmesi mi tarihin çok kanlı bir göze gelip sulara gidiyorum affedin gövdemdeki biçimsiz yaradan dikiyorum kıyafetimi ve kadınlarıma bol yeşilli dumanlar bırakıyorum belli ki solgun gülüşünü sonraki çağa ertelemiş: ben zamandan bu kez de gülerek gideceğim ve evet! zamandan bir kez de güllerimle -galiba gül olmanın bedeli kanayarak ödenirmiş- sokak ışıklarının sönüşünden ölüm devşirirken elbette öğretecekti bana neden kalem tutulur belli ki unutulur dünyada yazılmamış tüm ölüler ve dünya bir göz uğruna unutulur göz nedir sabahları sigara mı yoksa şarabı mı gecenin çok ölümlü bir gözden düşüp kendime geliyorum affedin III. avuntu olsak olsak bir kuş taklidi oluruz bir dağa benzemek için ölmemeye yeminli sesini yükseklere saklamak adına pervane ama şimdi, güzelim bu kuşların bu dağlarda işi ne? zaten bela tam vaktinde iniyordur dağlara ve taşraya ellerimizde taştan yağmurlara hazırlık için çok gerekli kahkahalar bulunmuyorken hem ellerimizde erik duaları bile bulunmuyorken hala uçmak bir yerde tüyden bir incinmedir uçmak bir yerde arşa düşmektir duyuyorum aklım havada kalıyor kanatlarını tekrar etmekten astronomi öğrenememiş bir ufak kuş sürüsünden zaten ya mayısı beklerken böylesi sıkılır bilge ceylan'lar ya da gitmek gereksiniminden olsak olsak bir avuntudan arta kalan uçmak diye göğü kaçıran vasat bir kuş taklidi
YM Dergi/ Haziran- Temmuz 2015/ Sayı: 13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder