"O çorap, bu kirli ayakları da sarmayabilir. İyisi mi sen soğukta gezme. Eldiven olayına girmiyorum bile. Zira ellerindeki kan çıkmadı hala. Bere desem, o da olmayacak; bu kadar karışık bir kafayı ısıtacak bir bere olup olmadığından bile emin değilim. Sen en iyisi evden çıkma. Çünkü dışarısı korkunç. En güvenli yer, inan bana, benim yanım. Ve kurduğun hayallerde bir saç telim bile yer alıyorsa seni bu bölgeye almaya hazırım." der gibi bakıyordu. Yani ben bu kadar cümleyi, gözlerine düştüğüm anlık bir zaman diliminde duyuverdim. Anladım sonra, karşımdakinin ağzı ve cinsel organı dışında her uzvu konuşuyor. Gözleriyse şiir okuyor.
"Sırtıma dikebileceğin kanatlar örüyordun da, ben o sıra yeni bir kuş öldürmüştüm. Olsun, sen yine de günaha girme." deyiverdim bir gün. Söylemek istediğim için mi, söylemem gerektiği için mi söyledim bilmiyordum, hala bilmiyorum. Hem de bunu ağzımla söyledim. İşte, benim de ağzım dışında hiçbir uzvum konuşmuyor. Üstelik benim ağzım hiç iyi şeyler söylemiyor. İşte, ben de herkes kadar herkestim. O da hiç kimse kadar hiç kimseydi.
Eskiden daha hüzünkardık. Evet gerçekten, eskiden hüznü daha bir severdik. Belki bu, sevdiğimiz her şeyin bir gün mutlaka gittiği düşüncesiydi. Yani böylece, o yürüttüğümüz sorunlu mantıkla, hüznün de bir gün bizden gideceğini umuyorduk. Ve sanki işe yarıyordu. Sanki daha bir mutluyduk. Anlamlı tesellileri biriktirdiğimiz ve filizlenmesini beklediğimiz bir yeryuvar yaratmıştık kendimize. Bu sorunlu mantığa güvendiğimizden midir, yoksa gerçekten ihtiyacımız olan şeyin daha fazla hüzün olduğunu mu düşünüyorduk hatırlamıyorum. Zaten insan, mutlu olduğu anlara uzaktan el sallamaya başladığında, onları unutmaya da başlar. Ne de olsa düşünecek daha değerli şeyler var.
Belki de düşünecek daha değerli bir şey yok, bir gün ölüp gideceğimizden başka. Belki de bir gün ölüp gidecek olmamız, düşünmemiz gereken son şey. Ya da farklı bir kafayla olaya bakacak olursak, bu hayatta uzak durmamız gereken yegane eylem, düşünmektir. Bilemeyiz. Ama şurası kesin: bu hayatta yapacağımız son eylem; ölmek.
İşte bu gecenin sabahında da ben bunları düşünüyorum. Zihnimde gözlerden dinlediğim en alaca şiirler, ellerimde öldürdüğüm kuşların kan kokusu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder